Cihangir Öztürk admin

Tarih: 04.02.2013 00:00

NE GEREĞİ VARDI ONCA KÜFÜRÜN

Facebook Twitter Linked-in

NE GEREĞİ VARDI ONCA KÜFÜRÜN
Yokluk, yoksulluk içerisinde büyüdüm. Olanakları son derece kısıtlı yörelerde görev yaptım. Bulunduğum yerlerde tiyatro izleyebilmek neredeyse olanaksız gibi bir şeydi. İşte bu koşullarda yıllar önce bir tiyatro izlemiştim. Hafızam beni yanıltmıyorsa Genco Erkal’ın bir oyunu idi.

Oyunda ağa ile marabası bir traktörün üzerinde kasabaya gidiyorlar. Ağa yol boyu marabası Memo’ya takılmaktadır. Bir ara yolda bir pislik görür. Muzipliği tutar. Traktörü durdurur. Memo’ya dönerek, “ola Memo, şu yoldaki pisliği görüyon mu?” der. Memo; “he ağam göriyem” der. Ağa, “ola Memo onu ye bu traktörü sana vereyim” der.

Memo için traktör çok önemlidir. Hayatı boyunca böyle bir aracın sahibi olamayacağını düşünür.
“Ağam ciddi misin?” der.
Ağa için bir traktörün fazla da bir önemi yoktur. Onun için Memo’yu küçük düşürmesi yeterlidir.
“He ola vallahi vereceğim” der.
Memo traktörden iner ve yerdeki nesneyi yer. Ağa kahkahalara boğulur. Ama traktörün anahtarını Memo’ya verir.

Birlikte, bu kez Memo traktörün direksiyonunda şehre giderler. Alış veriş yapıp köye dönmek için yine traktöre binerler.

Yolda ağayı bir düşünce alır. Köylü bu işe ne der? Memo ağanın traktörünü almıştır. Ağa bunu köylüye nasıl izah edecektir. Ya köylü inanmazsa? Ya Memo’nun traktörü ağadan satın aldığını düşünürse… gibi vesveseler ağayı düşündürür. Traktörü Memo’ya kaptırmıştır. Açıkçası pişman olmaktadır.
“Ola Memo, köylüye bunu nasıl izah ederiz? Ya köylü traktörü senin benden para karşılığı veya başka bir biçimde aldığını düşünürse ben kime nasıl anlatırım?” der.

Memo; “vallahi ağam ben hak etmişem almişem” der. Ama ağanın pişmanlık duymakta olduğunu da iyice anlamıştır. Bu kez muziplik yapma sırası Memo’ya gelmiştir. Yola dikkatlice bakar. İlk gördüğü pisliğin yanında traktörü durdurur.
“Ağam, bu traktör köyden ayrılırken senindi değil mi ağam?” der. Ağa, “he ola Memo benimdi” der. “Peki, köylü şimdi traktörün benim olduğunu anladığında ne der? Diye sorar. Ağa, “vallah ben de onu düşünirem” der.
Memo, “ağam şu pisliği görürmisen, onu ye bu traktörü yine sana vereyim” der. Ağa için bu iş biraz zor olsa da traktörü yine Memo’dan geri alması gerektiğini düşünür. İner ve Memo’nun isteğini gerçekleştirir.
Bu kez traktörün direksiyonunda yine ağa oturmaktadır. Bir süre gidince ağa gülmeye başlar.

“Ola Memo, bu traktör şehre giderken benimdi değil mi?” der.
“He ağam senindi” diye yanıtlar Memo.
“Eee, köye dönerken şimdi yine benim mi?” der.
“He ağam yine senin” der Memo.
“Ula iyi de giderken benimdi, dönerken yine benim ise ne gerek vardı o pislikleri yemeye” der.
Atalarımız “teşbihte hata olmaz” derler. Yani örnekte, misal vermede hata olmaz demek. Siz değerli okurlarımdan özür diliyorum. Lütfen hiç kimse sözlerimi kendi üzerine almasın.

PKK ile ya da İmralı ile yapılan görüşmeleri kast ediyorum.
Yıllarca Öcalan’a “Bölücü başı, bebek katili, İmralı Canisi” dedik. Şimdi başta Sayın Başbakan olmak üzere, Başbakanın arkasındaki tüm medya “aman görüşmeler kesilmesin. Aman barış sekteye uğramasın” diye yoğun bir gayret içerisindeler. Başbakan; “İmralı ile görüşmek için ikinci heyet gidebilir” diye açıklama yapıyor. Bunu yaparken de bir yandan hala kamuoyunu kandırma peşinde; “terör örgütüyle asla bir pazarlığımız olamaz. Asla terör örgütüyle masaya oturmayız” demekte.
Daha bir yıl kadar önce muhalefet liderine, “İmralı ile görüştüğümüzü ispat edemezseniz şerefsizsiniz, müfterisiniz” diyordu değil mi?

Bugün gelinen noktada “ikinci heyet İmralı’ya gidebilir” diyen bir başbakan ve onu aynen tekrarlayan başbakan yardımcıları…
İyi de be kardeşim, madem barışın yolu görüşme masasından geçecekti, barış için Kürt halkının temsilcileriyle görüşecektin ne diye muhalefete o kadar hakaret edersin? Ne diye “şerefsiz, müfteri” gibi lafları meclise sokarsınız? Ne diye hala bazı şeyleri gizli kapaklı yapmaya, bu görüşmeleri meclisten kaçırmaya çalışırsınız?
Bu arada şunu çok net belirtmeliyiz ki; PKK veya BDP Kürt halkının tümünü temsil etmeyeceği gibi, Kürt halkının istemlerinin de sözcüsü olamaz.

Barış için sadece bu kesimle değil, daha önce birçok yazımda belirttiğim gibi Kürt ve Türk aydınlarıyla, Kürt ve Türk akil insanlarının, sanat ve siyaset çevrelerinin, işadamları çevresinin ve tabii ki TBMM’nin ortak verecekleri kararlarla sonuca gidilmeli.
Esen kalın.
                                                                                                03.02.2013
                                                                                              Mümtaz TEMİZ
                                                                                    mumtaz.tem@hotmail.com
 

Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —