‘SANDIK GELDİĞİNDE DAHA ÇOK İNCİNECEKSİN’
Dervişoğlu, Kamışlı’da 26 Nisan’da “Rojova Ulusal Konferansı” adı altında düzenlenen toplantı için “Kamışlı provokasyonu pişmiş aşa su katma rezaletidir” ifadesini kullanan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye yanıt verdi.
"Terörist başını meclise çağıran zatı biliyorsunuz. Artık teröristlerle pek sıkı fıkı oldu ama Suriye’deki konferansa incinmiş. “Pişmiş aşa su katmayın” diyor. Hala hayal aleminde… İlk gün söyledim, yeniden hatırlatayım; bunların pişirdiğin aşın malzemesi zehirdir zehir. Su katsalar ne, katmasalar ne! Pişmiş aş dediğin, bu millete dayatılan baldıran zehiridir! Bugün incinmişsin. Bekle, sandık geldiğinde çok daha fazla incineceksin. Bu millet bu ihaneti affetmeyecek, göreceksin!”
Bahçeli’ye “Terörist başını meclise çağıran zat” diye seslenen Dervişoğlu, “Bunların pişirdiği aşın malzemesi zehirdir, zehir. Su katsalar ne, katmasalar ne! Pişmiş aş dediğin, bu millete dayatılan baldıran zehiridir! Bugün incinmişsin. Bekle, sandık geldiğinde çok daha fazla incineceksin” ifadelerini kullandı.
‘DÖNÜŞÜM’ DEYİNCE ARSA VE İMAR RANTINI HATIRLIYORLAR’
“Yaşanan deprem bir kez daha göstermiştir ki; 25 yıl kesintisiz şekilde İstanbul’u, 23 yıldır da Türkiye’yi yönetmiş Erdoğan ve avanesi, ne Türkiye’yi ne de İstanbul’u depreme hazırlayamamıştır. Buna dair niyetleri olmadığı gibi, bundan sonra da olmayacaktır. ‘Dönüşüm’ deyince arsa ve imar rantını hatırlıyorlar. İnşaat deyince AVM ve lüks rezidanslar dışında akıllarına bir şey gelmiyor. Her konuda olduğu gibi, bu konuda da hiçbir vizyonları yok. Eski Türkiye derken aslında kendilerini tarif ediyorlar. Çünkü, iktidarları da kendileri de eskidir.
Türkiye, dünyanın en pahalı ve en vasat iletişim hizmetine tonla para öderken; depremde, felaketlerde dahi cep telefonu kullanamazken, internete ulaşamazken; siz işinize geldiğinde ustaca bant daraltıyor, sosyal medyaya sansür koyabiliyorsunuz. Varlık fonuna aldığınız Türk Telekom’u da Turkcell’i de siz yönetiyorsunuz. Milletin cebinden rant şebekelerine kaynak aktarmak dışında; iktidarın torpillilerine milyonlarca lira huzur hakkı ödemek dışında Allah aşkına hiçbirinizin aklına, bu milletin hayrına, geleceğine, refahına dair bir şey yapmak gelmiyor mu?
‘ŞEHRİN SOLUK BORUSUNA GÖKDELENLER DİKİLMİŞİTİR’
Düşünebiliyor musunuz? 1999 depremi sonrası belirlenen 470 toplanma alanından bugün sadece 77 tanesi kullanılabiliyor. Gerisi ise hepimizce malum olduğu üzere gasbedilmiş, şehrin soluk borusuna AVM’ler, lüks rezidanslar ve gökdelenler dikilmiştir.
Depreme hazırlık bahanesiyle topladığınız parayı başka yerlere harcayıp vatandaşımızı ölüme terk ettiniz. Milletin hayatına harcamadınız ama iktidarınızı korumak için, seçimle alamadığınız İstanbul’u hileyle alabilmek için 1 ayda 50 milyar doları yaktınız. 23 yıldır bitmeyen yağmanız devam etsin diye, bu aziz milletin biriktirdiği dövizi har vurup harman savurdunuz.
‘KONUTU TÜRK VATANDAŞINA YAPIYORSANIZ REKLAMI NİYE ARAP ÜLKELERİNİN TELEVİZYONLARINDA YAYINLATIYORSUNUZ?’
Şimdi yeniden Kanal İstanbul’un peşine düşmüşler. Suyun altından değerli hale geldiği çağımızda İstanbul’un son sulak alanlarına, su kaynaklarına saldırıyorlar. Kılıfı da hazırlamışlar: Neymiş, vatandaşa toplu konut yapacaklarmış. Yahu, konutu Türk vatandaşına yapıyorsanız reklamı niye Arap ülkelerinin televizyonlarında yayınlatıyorsunuz?
Bu büyük yağmayı, Ayşe teyzeye, Ahmet amcaya ‘ev yapıyoruz’ diye perdelemeye çalışıyor, petrol zenginlerinden müşteri bulmaya çalışıyorsunuz. Sizin bu oyunlarınız bitmek bilmedi, biteceğe de benzemiyor. Şu artık gün gibi ortadadır: Sarayın bekası ile milletin bekası birbirinden farklıdır.
Türk milletinin devletini, Türk milletinden kopmuş bir avuç azınlık idare etmektedir. Bundan sonra iki seçenek var; ya millet bekası galip gelecek, ya da sarayın bekası Türk milletini ezecektir. Sorun sarayda, çare ise buradadır; Meclistedir!