Tarih: 07.12.2011 00:00

Mümtaz TEMİZ / LASTİKLİ YASALAR ve ANAYASA

Facebook Twitter Linked-in

 

12 Eylül öncesi Emperyalist kapitalist sistem bütün kurumlarıyla oligarşik bir devlet yapısı oluşturmuştu. Bu devlet kendisine, yani bu baskıcı, bu faşist düzene karşı başkaldıran, daha demokratik daha çağdaş bir Türkiye için mücadele eden insanları caydırmak amacıyla birtakım yasalar çıkarmıştı.

Çok meşhur yasalardı bunlar. 141, 142, 146, 163. maddeler güya devleti, anayasal düzeni korumak amacıyla çıkartılmış yasalardı. 141 ve 142. maddeler komünizmi suç kapsamına alan düzenlemelerdi.

“Ben bu sistemi, bu düzeni hakça bulmuyorum. Bu sistem eşitlik içermiyor” demeniz yeterli bir suç unsuru idi. Böyle bir şeyi söz, yazı, bildiri veya başka bir aracı kullanarak dillendirmiş olmanız sizin tutuklanmanız ve yargılanmanız açısından yeterli bir delildi.

Savcı hemen iddianamenize yazardı, “Anayasal düzeni ”. Tağyir ve ilgaya teşebbüs etme” Biz bu sözcükleri “tangır-tungur” diye diye alırdık.

Bizim kuşak 12 Eylül öncesi ve 12 Eylül sürecinde sıkça bu iddianame ile karşı karşıya kaldık.

Yakamızda bir de kendimizi ve suçumuzu belirten kimlik taşıma zorunluluğumuz vardı.

Anayasal düzeni tağyir ve ilgaya teşebbüs demek bu bozuk düzeni beğenmeyip değişmesini istemek demek. Ama işte bunu demek suçtu. Demeyeceksiniz. Derseniz bu iddianame ile savcı sizin yakanıza yapışır ve alt sınırı 5 yıl, üst sınırı 15 yıl olan bu suçu işlerken eğer olaya bir de silahlı olarak kalkışmışsanız ceza idamla yargılanmanızı içeriyordu.

Şimdi düşünelim, bir toplumda herkes mevcut düzenden, mevcut sistemden memnun olabilir mi?  Tabii ki olanaksız. Ama sistem size dayatmış; “memnun olmasan bile memnun değilim, değiştirelim” demeyeceksin. Yutacaksın dilini. Susacaksın. İnek olacaksın. Çok şükür Elhamdülillah diyeceksin.

 

Birisinin sizin hakkınızda “bu adam bu düzeni değiştirmek istiyor, bu amaçla propaganda yapıyor, bu düşünceye uygun gazete dergi bulunduruyor, bildiri dağıtıyor…gibi” bir şikayette bulunması yeterli idi.

Aradan koskoca 30 yıl geçti. Güya askeri darbe dönemi, olağanüstü dönem bitti. Güya açık faşist dönem geride kaldı. Artık normal demokratik düzene geri döndük değil mi?...

Nerdeee!...

Hopa Olaylarını protesto ettiler diye, saçlarını sıfıra vurdular diye, “özgürlük istiyoruz” dediler diye gençler Ankara’nın göbeğinden alınıp tutuklanıyorlar.

-Suçları ne peki?

-Örgüt üyesi olmak.

-Nerden anladınız örgüt üyesi olduklarını?

-Saçlarını kazıtmalarından.

-Daha başka ne gibi delil var?

-Parasız eğitim, parasız sağlık diyorlar.

-Başka?

-En kötüsü, “HESLERE HAYIR!” diyorlar. “Su hayattır satılamaz, dere bizim deremiz, suyu alın terimiz” diyorlar

-Yaaa, daha başka?

-Savaşa hayır, savaşa değil eğitime bütçe diyorlar.

-Daha başka?

-Kahrolsun emperyalizm, diyorlar. Kahrolsun faşizm diyorlar.

-Daha daha?

-Özel Yetkili Mahkemelere karşı çıkıyorlar.

-Başka?

-Özgür üniversite diyorlar, yumurta atıyorlar…

Desenize anayasayı “TANGIR TUNGUR suçunu işliyorlar. Öyleyse alın içeriye. En az iki yıl geçmeden haklarında herhangi bir işlem yapılmadan öylece kalsınlar içeride.

içeride kalsınlar ki, dışarıda benzer şeyler düşünenler korksunlar. Aleme ibret yatsınlar öyle! Oh olsun!...

12 Eylül’den sonra geldiğimiz İLERİ DEMOKRASİ işte bu sevgili dostlar.

Yerseniz de, yemeseniz de…

Esen kalın.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —